İşletme Bölümü’nün efsane kelimesiyle en çok anılan profesörlerinden Muhan Soysal, genellikle “What is risk?” sorusuyla hafızamıza kazınsa da öğrencilikten akademisyenliğe kadar kendini ODTÜ’ye adamış kişilerdendir. Gerek bölümünde kendi adına kurduğu kütüphaneyle gerek adına verilen ödüllerle ne kadar unutulmaz biri olduğunu anlayabiliriz.

31 Temmuz 1935’te dünyaya gelen Muhan Hoca, barakalar ODTÜ’sünün ilk İşletme öğrencilerindendi. Mezun olunca da ODTÜ’de asistanlığa başladı. MBA ve doktorasını Amerika’da Cornell Üniversitesi’nde tamamlayıp kampüse döndü ve bu noktada “Muhan Soysal” kültürünü yaratmaya başladı.

Bu kültürün uzmanlaştığı iş hayatına dair yanlarına değinecek olursak, Picasso ve Velázquez’in tablolarıyla ilgili hikayeden başlayabiliriz. Soysal, bir dersinde Picasso’nun Meninas‘ını projeksiyonla yansıtır ve bir süre sınıfının tepkisini izler. Bu tablo, sürreal çoğu eserde olduğu gibi daha çok ilgisi olanların anlamlandırabileceği bir tablodur. Ardından Velázquez’in Meninas‘ını yansıtır, ve Picasso’nun tablosu o an daha anlaşılır olur. Bunu yaparak aktarmak istediğini “Hayatta hiçbir şey Velázquez’in resmi kadar belirgin ve net değildir. İş hayatı gerçekleri size Picasso’nun resmindeki gibi şekil değiştirmiş olarak gösterir. Picasso’nun resmine bakıp, Velázquez’in resmini görebilenleriniz başarılı olacak, diğerleri kübik şekillere bakıp yanlış anlamlar çıkarmaktan gerçekleri hiç göremeyecek.” şeklinde özetler.


Verdiği bir başka hayat dersi ise teori ve pratiği açıklama biçimidir. Birkaç ders boyunca, dersin içeriği olmamasına rağmen teorik tango dersleri verir. Partnerinizi dansa kaldırmadan tutun adımlara kadar gerçek bir tango dersi… Çoğu öğrenci bunun sınavda çıkacağını tahmin ettiğinden özenle not tutarlar ve gerçekten yazılı sınavda bu bilgiler karşılarına soru olarak geldiğinde başarılı olurlar. Yazılı sınav değerlendirmesinin ardından, Muhan Hoca öğrencileri bir salonda toplar ve öğrettiklerini uygulamalarını ister, bunu video kayda alıp değerlendirir. Yazılı sınavın ortalaması 10 üzerinden 9 iken, uygulamalı sınavın ortalaması yalnızca 5’tir. Ezberci eğitim sistemi sorgulayan bu yaklaşımıyla yenilikçiliğini de bir ölçüde anlayabiliyoruz. Bu yenilikçiliği, yine İşletme Bölümü hocalarından Adil Oran’ın aktardığına göre son teknolojiyi takip etmesiyle de anlaşılır. Örneğin Muhan Hoca, Türkiye’deki PC laboratuvarlarından ilkinin fakültede kurulmasına öncülük etmiştir ve taşınabilir ilk bilgisayarlardan birini bölümünde kullanmıştır.

Muhan Soysal, öğrencilerinin çoğunun korktuğu ama aynı zamanda vereceği dersler için dikkat kesildikleri, öğretme ve öğrenme hevesini yitirmeyen bir akademisyendi. İşini seviyor ve kendine has tarzıyla icra ediyordu. Bazen ilk dersten öğrencilerini sınıfın yarısını bırakmayla tehdit eder, bazen de tüm sınıfı tanıyabilmek için derse  sık katılanları arka sıralara oturtup sessiz kalmalarını isterdi. Alanındaki yetkinliği ve öğrencilerine kattıkları, verdiği mezunlar tarafından da çokça dile getirilir.

Sınavları da, Muhan Hoca kültürünün ayrı bir parçasıdır. Bu sınavlar yine uzun vadede öğüt verici olsalar da, önceliği anlık alaycılık olabilir. Soysal’ın bir sınavda sadece “Why?” diye sorduğu ve “Why not?” cevabını veren öğrencisi dışında herkesi bıraktığı anlatılır. Onunla özdeşleşen bir başka sınav anısı da sınava aynı anda geç kalan öğrencilerinin uyanıklık yapmaya çalışmalarıyla yaşanır. Finale geciken öğrenciler, “aynı araçla geliyorduk ve arabamızın tekeri patladı” şeklinde bir bahane üretirler ve bununla Muhan Soysal’ı ikna etmeye çalışırlar. Zor bela ikna ettikleri hocamız, dersi geçmek için telafi sınavında 50 puanı geçmelerini ister. Öğrenciler sınavın ilk sayfasında her biri 10’ar puandan 4 soruyla karşılaşırlar. Arka sayfaya geçtiklerindeyse karşılarına 60 puan değerindeki soru çıkar: “Hangi lastik patladı?”


Muhan Soysal bu keyifli anılardan ibaretmiş gibi dursa da öyle değildir. Anısını yaşatmak için bu yıl 27.si düzenlenen Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi’nde Muhan Soysal En İyi Bildiri Ödülü verilmiştir. Buna ek, 2011’de yayımlanan Haşim Akman ve Melike Babaoğlu’nun yazdığı biyografi türündeki O Muhan Soysal’dı kitabı da onun hakkında daha çok şey öğrenmek için başvurulabilecek kaynaklardan.

Muhan Hoca, uzun yıllar kanserle mücadele ettikten sonra 3 Ağustos 2006’da vefat etti. Hastalığından “bu beni yenemez, boşverin” diye bahsedecek kadar neşeliydi her zaman. Emekli olduktan sonra bile bölüm için uğraşmaya devam eden, mezunlardan bir nevi vefa borcu diyerek bölüme bağış yapmalarını isteyen Muhan Soysal, arkasında bir bölüm, hatta bir üniversite için anlatmaya doyulamayacak bir efsane bıraktı.

Kaynakça

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz